Yaşlanma Hayali

3–4 dakika

Annemin henüz genç bir kız olduğu zamanlarda dedem çoktan yaşlı bir adamın sahip olması gereken bütün özelliklere sahipmiş sayın okur. Biraz huysuz, bolca sigara içen ve inatçı, uzun, zayıf bir adammış kendileri. Ben hiç görmedim…

Dışarı dolaşmaya çıkacakları vakitlerde annem saçlarını kıvırcık yapar, dolabındaki en güzel polo yaka tişörtü ve İspanyol paça pantolonunu giyer, kocaman kolye ve yüzüklerini takarmış. Sonra dedemin karşısına geçip: “Nasıl olmuşum?” diye sorarmış. Dedem kombinini beğenirse cevap verirmiş: “B*k gibi olmuş!” O zaman annem gülermiş ve pıtı pıtı ayakkabılarını giymeye koşarmış.

Rahmetlinin espri anlayışına sağlık, birazdan sizlerle paylaşacağım şiiri ne zaman okusam aklıma annemin anneannem ve dedemle ilgili anlattığı hikayeler gelir.

Şiirimiz Jenny Joseph’in “Uyarı” adlı eseri. Bu şiiri benim gibi genç bir okuyucu olduğunuzu bilerek ve hayata bakışınızı biraz değiştirmesini umut ederek paylaşıyorum sizlerle, hadi başlayalım.

UYARI

“Yaşlı bir kadın olduğumda mor giymeliyim 

Ona hiç gitmeyen, bana da yakışmayan kırmızı bir şapkayla beraber. 

Emekli maaşımı brendiye, yazlık eldivenlere ve  

Saten terliklere harcayıp tereyağına paramız olmadığını söylemeliyim.”

Çünkü yaşlıların gençler gibi göz alıcı giyinmesine gerek yoktur. Çıplak gezmemek ve rahat hissetmek adına giyinirler yalnızca! Onlar için çirkin kıyafet yoktur; rahatsız ayakkabılar, terleten kumaşlar ve fazla dekolteli yahut göbeklerini belli ettiğini düşündükleri elbiseler vardır sadece. 

“Yorulduğumda kaldırımda oturmalı 

Ve dükkanlardaki numuneleri mideye indirip alarm zillerini çalmalıyım. 

Ve bastonumu umumi korkuluklarda gezdirmeli 

Ve gençliğimin ayıklığını telafi etmeliyim.”

Bir gün sapasağlam ve ayık biçimde yürümek için kendimizi heba ettiğimiz sokakları yaşlandığımızda bastonsuz ve yardımsız biçimde asla dimdik yürüyemeyeceğimizi düşünme çok garip değil mi? Yaşlılık ne garip şey. Hem amansız bir özgürlük hem de inanılmaz bir yetersizlik. 

“Yağmurda terliklerimle dışarı çıkmalıyım 

Ve başkalarının bahçelerinden çiçekler toplamalıyım 

Ve tükürmeyi öğrenmeliyim.”

Burada şair başkalarını memnun etmek için çabaladığı gençliğine sayıp sövüyor bana göre. Kibar hanımlar ve beyler olmak için tutmak sorun kaldığımız laflarımız, başkalarına yük olmamak adına rezil rüsva edip kendi çiçeklerimizi söküp dağıttığımız bahçelerimiz…Kendimizi seçmek ve mutlu olmak, toplumun beklentilerini umursamadan artık hasta olmaktan dahi çekinmeden yağmurda terliklerimizle dolaşmak bu kadar zor olmamalı. Çünkü yaşlandığınızda yargılamalar ve grip gibi küçük hastalıklar yaklaştığını bildiğiniz ölümün yanında pek değersiz kalıyor olmalı. 

Tükürmek de önemli elbette!

“Berbat tişörtler giyebilir ve kilo alabilirsin 

Ve bir oturuşta 1,5 kilo sosis  

Veya bir hafta yalnızca turşu ve ekmek yiyebilirsin 

Ve bir kutuda tahta kalemler, dolma kalemler, bira altlıkları ve başka şeyler istifleyebilirsin.”

Güzellik algısı yok, size karışıp neyi yiyip neyi yiyemeyeceğinizi belirleyen bir anne veya baba yok. Sevdiğiniz ve daima ilgi duyduğunuz eşyalara sahip olmanızı engelleyecek, eski olduklarını veya çok yer kapladığını söyleyip onları çöp poşetlerine dolduracak kimse yok.  

“Ama şimdi bizi kuru tutan kıyafetlerimiz olmalı 

Ve kiramızı ödemeli, sokaklarda küfretmemeliyiz. 

Ve çocuklar için iyi birer örnek olmalıyız. 

Dostlarımızı akşam yemeğine çağırmalı ve gazete okumalıyız. 

Ama belki de şimdiden biraz pratik yapmam gerekiyordur? 

Ki beni tanıyan insanlar korkup şaşırmasınlar, 

Ansızın yaşlandığımda ve mor giymeye başladığımda.”

Örnek bir vatandaş, örnek bir anne/baba ve örnek bir evlat olarak yaşamak için uğraş verip altmış yılın sonunda bir masada tek başımıza oturduğumuzda veya bir huzurevinin camından okey oynayan ve örgü ören diğer yaşlılara baktığımızda kendimiz olmayı ertelediğimiz, söylemekten çekindiğimiz sözlerimiz, hiç almadığımız risklerimiz ve asla sevme fırsatı elde edemediğimiz kişiler aklımıza geldiğinde özgürlüğümüzün ne anlamı kalacak?

Yalnız, kuru bir özgürlük; belki biraz pişmanlıkla dolu ancak daha fazla hata yapmayacak ve yapamayacak olmanın verdiği özgüvenle harmanlanmış bir özgüven.

Sizi sevenlerin ve tanıyanların küfürlerinize, tükürüklerinize ve fevri hareketlerinize rağmen sizi tüm kalpleriyle sevdiklerini bilmenin verdiği huzur bambaşka olmalı çünkü onlara verecek hiçbir şeyiniz olmamasına rağmen sizi seviyor ve yıllardır tanıyor olacaklar.

Onların gözüne sevgiyle bakacak ve “B*k gibi olmuşsun!” diyeceksiniz belki de sonra bu torununuzun yazısının ilk paragrafında olacak! 

İstediğiniz yere gidecek, istediğiniz saatte yemek yiyecek ve neyi isterseniz ona sahip olabileceksiniz. Sadece biraz daha hızlı yorulacaksınız, hepsi bu…

Gençliğinizin koşuşturmacası içinde yaşlılığınız için küçük provalar yapmayı ve moru daima kırmızıyla kombinlemeyi hiç unutmayın sevgili okur.

Collective Spark sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin