Serimizin bu bölümünde ufak bir tatlı molası vermek istedim. Tatlı yiyelim tatlı konuşalım atasözündeki tatlıyı yemek için bugünkü durağımız; 2 asır devirmiş tarihi Şekerci Cafer Erol.
Tarihçe
Taşköprülü Müftügiller (Soyadı Kanunu ile ‘’Erol’’ soyadını alacaklardır.) 1700’lü yıllarda özel beylik olarak seçilerek Osmanlı Sarayı’na kabul edilmişlerdir. Taşköprülülerin, genel olarak helvahane, şekerhane, tatlıhane gibi sarayın tatlı imal edilen bölümlerinde istihdam edilmeleri, şekercilik hususunda esaslı bir tecrübeye sahip olmalarını sağlamıştır. Bu tecrübe, Müftügiller’den Mehmet Efendi’yi oldukça cesaretlendirmiştir.
Bu cesaretle Mehmet Efendi, saray macerasını aratmayacak bir maceraya atılmış; 1807’de İstanbul’a gelerek Eminönü’nde bir şekerci dükkânı açmıştır. Bundan böyle sanatını kendi dükkânında icra edecektir.
Ta ki Birinci Dünya Savaşı sonrası, pek çok dükkân sahibinin kapısına kilit vurduğu, geri dönmemek üzere memleketine gittiği büyük İstanbul yangınına kadar… Büyük yangında Mehmet Efendi de dükkânını kaybetmiş, oğlu ve torunlarıyla birlikte ata topraklarına dönmek zorunda kalmıştır.
Mehmet Efendi’nin kendisi gibi gözü pek, maceraperest torunu Cafer Erol İstanbul’dan ayrılırken bir gün mutlaka geri döneceğini biliyordur.
Şekerci Cafer Erol Kimdir?
Şekerci Cafer Erol, 1912 yılında Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinin Abdal Hasan Tekke köyünde dünyaya gelmiştir.
Çalışkanlığı dürüstlüğü ile ünlü Cafer Erol, küçük yaşında çok büyük karar alarak kendini yetiştirebilmek ve farklı bir meslek edinebilmek için İstanbul’a geldi. Böylece kendisinin hayatında çok farklı bir sayfa açıldı.
Şekerci Cafer Erol, bu küçük yaşından beklenmeyen bir olgunluk, sabır ve çalışkanlıkla İstanbul’un o dönem ki en ünlü ve büyük şekercilerinde işler bulup, çalıştığı tüm iş yerlerinde kendini çok sevdirmiştir.
Baba ve Dede mesleği olan Şekerciliğin tüm ayrıntılarını öğrenme hevesi ile dolu bu genç yaptığı iş hakkında her geçen gün farklı detaylar ve bilgiler öğrenerek mesleğinde emin adımlar ile ilerlemiştir. Çıraklıktan ustalığa doğru yükselişindeki bu çizgi onu çok daha farklı bir noktaya getirecekti.
Yıl 1935’e geldiğinde dedesinin izinden giden Cafer Erol, Eminönü’de bir şekerci dükkânı açarak hayallerini gerçekleştirir.
Bu doğrultuda tüm maddi birikimini kullanarak şekerci dükkânı için üç noktada sırası ile yerler tuttu. Bu yerler Kadıköy, Eminönü ve Beyoğlu idi. Eminönũ ve Beyoğlu’nda açtığı şekerci dükkanları ortaklık üzerine kurulu iken Kadıköy’de bulunan dükkânında tek sorumlu Cafer Erol’un bizzat kendisi idi.
1945 yılında İstanbul’un Anadolu yakasındaki Kadıköy ilçesinde kurulan Şekerci Cafer Erol giderek ünlenmeye başlıyordu. Ürünlerdeki tazelik, lezzet ve görüntü ile müşterilerin gönlünde haklı bir yer ediniyordu. Bu şirin dükkânının vitrinleri ise daha o zamandan farklı dizaynı, düzeni, kısacası değişik görselliği ile büyük beğeni topluyordu. Çırak olarak 11 yaşında şekercilik işine başlayan Cafer Erol artık kendi işine sahipti.

Kuşaktan Kuşağa Bir Miras
Yıl 1965’e geldiğinde Cafer Erol’un çocukları büyümüş, babalarına yardım edecek yaşa gelmişlerdir. Nurtekin Erol da babasına yardım ederek başlar işe. Nurtekin Erol küçücük yaşından itibaren Kadıköy’deki işyerlerinde önlüğünü takıp çalışmaya başlamıştı. Çoğunlukla üretim kısmında ustalığın detaylarını öğrenen Nurtekin Erol, bazen satışta müşterileri ile de ilgileniyordu.
Baba Cafer Erol ve Nurtekin Erol bu işyerini daha da ileri götürmek için dönemin şartları içinde ellerinden geleni yapıyordu. Cafer Erol ise oğlunun kendisinden sonra meslekteki bu başarıyı sürdüreceğine çok emindi. O günden beri işin başında olan Nurtekin Erol’un yolculuğuna 1992 yılında çocukları da katılır. Bu yolculukta Şekerci Cafer Erol’un hikâyesi yeniden yazılacaktır. Dünkü kuşakların değerlerine sahip çıkan bugünün kuşakları tarafından.
Beş kuşaktır aynı özveri ve başarıyla devam eden bu müessese ilk günkü gibi lezzetlerini ve reçetelerini koruyarak devam ediyor.
Satış Müdürü İbrahim Kanat: “1945’te Kadıköy’de açmış olduğumuz mağazada, Cafer Efendi’nin oğlu ve şu anda hayatta olan 5. kuşak oğlu Mehmet Nurtekin Erol bey ile benim ustamla beraber baba oğul burayı açıyorlar, o şekilde ben de kendilerinin yanındayım. 45’ten beri saygı çerçevesinde devam ediyor, gerekli raporları, üretimdeki raporları, yapılacak işleri büyük bir titizlikle yerine getiriyoruz. Onun verdiği reçetelerle bütün ustalar fabrikada devam ediyor. Bu çok önemli bir şey mesela, kendi babasından gördü. O da babasından gördü, kuşaktan kuşağa devam ediyor.
Kendi ustamız da hep takip eder, reçete önemlidir; fabrikada kontrollerini yapar, haftada bir gün toplantısını yapar, ürünlere bakar, rengine bakar, pişmesine bakar, ustaların el işlemlerine bakar, yani el çok önemlidir bizde, el, göz bunlar çok önemli çünkü el-göz temasını beynini kullanarak yapacaksın, burada asla bir taviz verilmez.
Osmanlı’dan günümüze 5 kuşaktır aynı şekilde devam ediyoruz ve bundan sonra da ustamız ve bizlerin takibiyle beraber gelecek ustalarımız da gelecek nesillerimize de aynı örneği vererek aynı reçetelerle devam edeceğiz

Bir Gelenek, Bir Kültür
Bu günlerde adını en çok, önünde beklenen uzun kuyruklarıyla duyduğumuz Şekerci Cafer Erol, geçmişteki pastane kültürünü yaşatan en önemli temsilcilerden ve aynı zamanda İstanbulun yaşayan gastronomi miraslarından biri olmuştur.
Böyle köklü işletmelerin daha da çoğalması dileğiyle bu yazımın sonuna geliyorum. Umarım gününüz Şekerci Cafer Erol’un lezzetleri kadar tatlı geçer, kendinize iyi bakın, hoşçakalın.
Kaynakça
- Şekerci Cafer Erol Resmi Sitesi
- Hayırsever Hemşehrimiz Meşhur Şekerci Cafer Erol Kimdir (Hangi İlçemizdendir?)
- Kadıköy’deki Şekerci Cafer Erol Nasıl Kuruldu?

