Ve Geldik Paris’e!
Paris, aşkın şehri… şaka şaka. 😄 Ama kabul etmek gerekir ki bu şehrin gerçekten farklı bir havası var. Ben sıfır beklentiyle gitmiştim ve sanırım bu yüzden de bir o kadar çok sevdim.
Ziyaretimiz Paralimpik 2025 hazırlıkları dönemine denk geldiği için şehir, yerli halktan çok turist doluydu ancak kalabalığa rağmen sokaklar temizdi.
Ek bilgi: Evet, bir tane bile fare görmedim. Paris deyince herkes soruyor çünkü. 😅
Kahvaltı = Klişe ama Keyifli
Sabahı klasik bir Paris sabahı gibi başlattık: Kruvasan + Kahve. Paris kruvasanı elbette “ikonik” ama dürüst olmak gerekirse Türkiye’de yediklerimle kıyaslandığında çok büyük bir fark hissetmedim.
Toplu Ulaşım ve Louvre Deneyimi

Merkeze gitmek için metroya bindik. Paris metrosu, dünyanın en eski ikinci yer altı toplu taşıma sistemiymiş (ilki Londra’da).
Bilet sistemi biraz karışık gelse de yön bulmak şaşırtıcı şekilde kolaydı.
İlk durağım: Louvre Müzesi. Tek başıma gezmek çok özel bir deneyimdi.
- Louvre, dünyanın en büyük sanat müzesi olarak bilinir.
- İçinde 35.000’den fazla eser sergileniyor.
- Mona Lisa, en çok ilgi gören eser ama inan bana sadece 3 saniye bakabiliyorsun. Sonra hop, dışarı!
Ama benim asıl ilgimi çekenler:
- 🗿 Pygmalion and Galatea (1819): Jean-Léon Gérôme’un bu romantik tablosu, kendi yaptığı heykele âşık olan heykeltıraş Pygmalion’un mitolojik hikâyesini canlandırır.

- 🗿 Mercury and Psyche: Bu zarif heykel, tanrıların habercisi Hermes (Mercury) ile ruhu simgeleyen Psyche’nin karşılaşmasını, aşk ve özgürlük temaları üzerinden işler.

Not: Bileti online aldım, içeri hızlı girdim ama yanlışlıkla 2 Euro bağış da yapmışım. Sanata katkım olsun.
Şanzelize, Zafer Takı ve 1 Yıl Öncesine Yolculuk
Daha sonra “Pont des Arts (Sanat köprüsü)”dan geçtik ve arkadaşlarımızla Champs-Élysées (Şanzelize) boyunca yürüdük.
Lüks markaların vitrinleri bu sokaktaydı ancak benim için en özel anı, Zafer Takı (Arc de Triomphe) önünde yaşadığımdı. Neden mi? 1 yıl önce bu anıtı çizerken “Acaba bir gün görebilir miyim?” diyordum ve işte tam da aynı tarihte, bir yıl sonra, karşısındaydım.
Gerçekten tuhaf derecede güzel bir histi. O sırada bir geçit töreni gibi bir şey vardı. Polislerle sohbet ettik, fotoğraf çektirdik. Oldukça güler yüzlüydüler.

Eyfel’de Gün Batımı, Vals ve Sokak Dansı
Akşamüstü market alışverişimizi yapıp Eyfel Kulesi‘nin bulunduğu Champ de Mars parkına yürüdük. Gün batımında arkadaşım Dila’yla vals yaptık.
Bir süre sonra bir sokak sanatçısı müzik yapmaya başladı. Bu sefer de Deniz’le dans ettik. Turistler bizi alkışladı, videolar çekti! Paris sokaklarında küçük bir anı paylaştık dünyayla.
Eyfel ışıkları altında geçirdiğimiz gece ise anlatılamaz yaşanırdı diyebilirim. Fotoğraflar, kahkahalar, minik anılar…

Final: Türk Klasiği Halay
Otobüsümüze dönerken klasik bir kapanış yaptık: halay!
Turistler ve Fransızlar şaşkınken biz mutluyduk. Herkes telefonunu çıkarıp bizi kameralarıyla çekti. O an yaşadığımız neşeyi anlatmam imkansız.
Sıfır beklenti ile gittiğim Paris, hayatımın en romantik, eğlenceli ve “iyi ki gelmişim!” dediğim günlerden birine dönüştü.
Ve sıradaki durak: İtalya’nın büyüleyici köşesi, Como…

