Bir Parça Şiir: Didem Madak

3–4 dakika

Bu yıla şiirlerle dolu bir giriş yaptık. Şükrü Erbaş’tan sonra, bugün Didem Madak’ın şiirlerinden bazı parçalarla birlikte olacağız. Bugünkü tüm şiirler, Didem Madak’ın “Grapon Kâğıtları” kitabında yer alıyor.

Hazırsan yolculuk başlıyor. Küçük bir uyarı yapmış olayım, burada yazanlar şiirin bana hissettirdikleridir. Sizde başka yankılar uyanıyorsa ne mutlu insanlığa ki hâlâ farklı olduğumuz güzellikler var! Ben burada bir satırdaki düşünceden her yere ulaşabilirim. Bir şey, başka bir şeyi hatırlatır ve bir bakmışız ki içsel sıkıntılardan dünya sorunlarına kadar her yere uğramışız. Şu an rotayı ben de bilmiyorum. Hazırsan rota başlıyor!

Rota 1:

“Dünya artık bir daha hiç

Bir okul çıkışı gibi kokmayacak mı?” 

Bu dizeler beni bir ilkokulun veya ortaokulun önünden geçirdi ve geri getirdi. Bir daha geri gelmeyeceğini bildiğim zamanları anıp duruyorum bazen. Eh, bazı insanlar gibi bazen de geçmişi yaşıyorum. Sonra gelecek kaygısıyla kavga ediyorum. “Bir git başımdan!” diyorum da gitmiyordu bir zamanlar. Şimdi kendi hakkımı yemeyeyim, son birkaç aydır gayet güzel kovuyorum. Tabii bunu dedim de her şey dozunda güzel. Geleceği hiç düşünmeden de yaşanmaz ki. Sadece denge meselesi… O denge kopup da geleceğin derdi şimdiyi zehirleyip duruyorsa işte bu kısımla kavga edilir.

Bu konular bana hep şunu hatırlatıyor: Bir şeyleri değiştirmek istiyoruz. Bir açıdan geçmişteki gibi olmak veya geçmiştekinden farklı olmak gibi. Peki, çareyi nerelerde arıyoruz? Bazı insanlar vardır, bazı konularda harekete geçmek için dönüp durur kendi yerinde. Uykusunu düzene sokmak isteyen bir insan örneğinden gidelim. Videolar izliyor, notlar alıyor. Sonra tekrar ve tekrar bunları yapıyor ama bir türlü aksiyona geçmiyor. Araştırmak, sormak, danışmak, izlemek, okumak elbette çok önemli ama iş sadece burada bitmiyor. Harekete geçmeyeceksen izleyip okuyarak vicdan mı rahatlatıyorsun? 

Geçmişe dönemiyoruz, geleceğe atlayamıyoruz, şu anı yaşamaya mecburuz. İstediğimiz şeyler için harekete geçmeye ihtiyacımız var, geçmişe veya geleceğe takılmak ya da vicdan rahatlatmak için video izleyip bir köşeye çekilerek ne yapıyoruz?

Rota 2:

“Kaç zamandır şu hayata

bir oldu bitti gözüyle bakıyorsun.” 

Hayattan bir beklentisi kalmamış bir insan canlandı direkt gözlerimin önünde. Açıkçası çok bir şey söyleyerek bende canlandırdığı anı ve hisleri lekelemek istemem. 

Rota 3:

“Hep bir mucizenin alt katında yaşıyorsun.” 

Yazılırken hangi anlamda yazılmış, siz başka hangi anlamlar çıkardınız gibi detayları bilmiyorum. Açıkçası bilmek isterdim. Ben şöyle kurdum kafamda: Bir insan var, bir konuda sürekli çabalıyor. Gözlerinin önünde aslında ona gereken şey ama görmüyor. Bir uzaktan bakabilse kendine belki görecek. Aradığını çok uzakta sanıyor. Belki bu yüzden her düşüşünde pes ediyor. 

Rota 4:

“Vazgeçtim, vazgeçtim sonra

Beni anneme götürsün bindiğim bütün taksiler.

Kalbim neden isli bir şehir?

Kalbim! Neden ben?

Bir tek aşk sözü söylememiş gibiyim.” 

Burada da zihnimde canlanan resim çok net: Biraz yağmurlu bir hava var. Kafamdaki kişi kötü bir gün geçirmiş. Uzaklaşmış buna sebep olanların yanından ve şimdi annesine sığınmak istiyor. Kalbine seslendiği kısım bir sitemi anımsatıyor. Bu ruh hâli ve kaçmak isteği bana çok gerçekçi geliyor.

Rota 5:

“Ne tuhaf acıyla hiç konuşamamak.” 

Bununla ilgili bir yazı görmüştüm. Kimin olduğunu hiç hatırlamıyorum ama aklımda kaldığı kadarıyla canımızı acıtan şeyler için canımızı acıtan kişilere hesap soramadan, bir köşede kendi kendimize onu çözmemiz gerektiğiyle ilgiliydi. 

Bize bırakılan acılar karşımıza geçip bizi dinleyemiyor, odamızdan dışarı da çıkaramıyoruz. Belki öyle olsa daha kolay olurdu.

Rota 6:

“Günler izmarit diplerinde biriksin

O zaman mutlaka bir trenle gelirsin

Köpüklerdensin, mavisin, sakinsin

istesen suyun tenine bitişirsin

ellerimi bıraktım, artık bunu sana yazsın

İçimde iki yaşlı balık varsa, 

İçimde biri pulsuz, iki balık varsa

Biri sensen, gelirsen ve yok edersen

Bunu yazmak istiyorum sana

Sonra postalamak istiyorum

Pulsuz bir zarfla

Hiçbir mektup artık ikna etmiyor beni hayata” 

Tren kısmı bana umutla bekleyen birini hatırlatıyor. O kişinin yerine koyuyorum galiba kendimi, umutla bekliyorum bir şeyleri. O saf umut nedense güzel hissettiriyor. Güvenli bir alan gibi geliyor bu şiir, çok tanıdık bir yanı var. 

Son kısmında umutlar bitiyor tabii ama ne demiş Victor Hugo, Bir İdam Mahkûmunun Son Günü kitabında: “Çünkü itiraf edeyim, hâlâ umutluydum… Şimdi Tanrı’ya şükür, hiç umudum kalmadı.” 

Rota 7:

“Herkes çıkarsın kalbini

O çirkin mücevher sandığından 

Ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım!” 

Kalbini bir süs olarak taşıyan insanlardan iğreniyorum. Gösteriş için vicdan ve merhamet masalları anlatanlardan ayrı bir dünyada yaşamak istiyorum. 

Yolculuk Sonu

Her şeye rağmen size gelen mektuplar umarım sizi yaşamaya ve güzelliklere ikna ediyordur. 

Başka mısralarda görüşmek üzere…

Collective Spark sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin