Hangimiz şu an bir ilkokul veya ortaokul öğrencisi olup bu tarihi arkadaşlarımızla pano, tiyatro gibi çalışmalar yaparak kutlamak istemeyiz ki?
Ancak size bir sorum var: Şu an yerinde olmak istediğimiz çocukları ne kadar koruyoruz? Biz Cumhuriyet Bayramı coşkusunu yaşıyoruz, sosyal medya hesaplarımızda hikâyelerimize bununla ilgili resimler veya videolar ekliyoruz ya, bundan sonra ne yapıyoruz? Beni yanlış anlamayın lütfen, sitemim paylaşım yapan herkese değil. Kimlerin samimi olup kimlerin samimi olmadığını da tespit etmek için değil bu yazı. Kızgınlığım ve üzüntüm; unutanlara, hatırlayacak kadar akıllarında bile tutmayanlara, ihmal edenlere…
Son günlerde gündemi nereden ve nasıl takip ediyorsunuz? Ben pek televizyon izlemiyorum, X’te görüyorum çoğunlukla ve öyle araştırmaya başlıyorum. Buraya kadar ellerim varmadı yazmaya ama yazmam gerektiğini de biliyorum, benim yazmakta bile zorlandığım şeyleri başkalarının güle oynaya yapmasını kaldıramıyorum. “Yenidoğan Çetesi” diyorlar, duymuşsunuzdur. Bizim büyüyünce bayramımızı kutlayacak küçücük bebekleri sırf para uğruna öldüren, hasta eden, bebeklerin ailelerine büyük acılar yaşatan, birçok kötü sıfatı hak eden bir çete. TUSAŞ… Bizim boğazımı düğümleyen çok haber var. Çocukları, kadınları, insanları, hayvanları büyük acılara maruz bırakan birçok olay gördük, görüyoruz ve göremediğimiz daha nelerin olduğu düşüncesi bile insana kafayı yedirtebilir.
Bu yazı elbette bir gündemleri aktarma yazısı değil. Bu yazı 29 Ekim’ini kutladığımız bu ülkenin geleceği içindir. Gelecek ise geçmişten başlar, bugünden devam eder.
Konuyu biraz derinleştirelim mi? Aşağıda TDK’nin bazı tanımları yer alıyor:
- Millet: “Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu; ulus, budun.”
- Egemenlik: “1. Egemen olma durumu. 2. Milletin ve onun tüzel kişiliği olan devletin yetkilerinin hepsi; buyruk, hüküm, hükümranlık, hâkimiyet:
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” – Anayasa”
- Cumhuriyet: “Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi:
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’tür.”
Bu ülkenin bir genci olarak tedirgin hissettiğim, gelecek kaygılarını taşıdığım, huzursuz olduğum, sinirlendiğim, üzgün olduğum ve daha birçok şey hissettiğim çok an oldu. Maalesef tek değilim, bunu da biliyorum. Detaylarına girmeyeceğim, bence sebepler gayet açık.
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” sözündeki millet biz değil miyiz? Biz yetişkinlerin şu anki yerini de günümüz çocukları ve daha sonra da onların çocukları almayacak mı? Belki çok parça parça geldi bu yazı, hemen birleştirelim parçaları: Bu milletin sorumsuz ve adaleti gözetmek yerine kendi çıkarlarını, parayı her şeyin önüne alan bu yetişkinlerini kim yetiştirdi? Burada her “kötü” insanı tamamen ebeveynlerinin suçu olarak görmüyorum ancak ebeveynlerin rolünün de önemine değinmek isterim. Eğitim sistemine de değinmeden olmaz: Bu ülkenin eğitim sistemi insanlara nasıl bina yapılacağını öğretti de binayı yaparken malzemeden çalmaması gerektiğini, deprem riski taşıyan bu milletin hayatını para uğruna satmasının vicdansızlık olacağını kimse öğretmedi mi? Belki öğretmişlerdir de onlar anlamamıştır, diyecek olursanız başka bir soru sorayım: Bu insanları denetleyenleri, yargılayanları, alçaklıklara göz yumanları ve bunlardan belli bir kademede “üstte” olanları kim oraya koydu?
Tüm sorunlara inat bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Bugün kutlanılan bu tarihi, yarın bu ülke daha güzel şartlarda kutlasın diye uğraşmayı bırakmayacağız.
“Siz hangi çarşılarda seversiniz çocuğunuzu? / Biz her isteğine ‘büyüyünce’ diyoruz.” demiş Şükrü Erbaş. Sizin ne diyeceğinizi veya dediğinizi bilmiyorum ama bir öğretmen adayı olarak çocuklarımızın büyüdüklerinde sağlıklı yetişmiş ve vicdan sahibi insanlar olmasını istiyorum. Tek başına teorinin canlar aldığını görüyoruz. ”Keşke bir şiir okumuş, bir kedi sevmiş olsaydınız. Belki bu kadar, kirletmezdiniz dünyayı…” diyor ya Turgut Uyar, öyle işte. Çocuklarımızı çok serbest bırakmayı da savunmuyorum, sadece dozunu ayarlamak gerektiğinin farkındayım. Bu iş yalnızca ebeveynlere de düşmüyor. Öğretmenler ve çocukların örnek alabileceği diğer herkes… Ne ekersek onu biçeceğimizi de unutmayalım. Zamanımız kısıtlı, sevgiyi yaymayı ertelemeyelim.
(“Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.” demiş Behçet Necatigil.)
Uzun lafın kısası, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. Ülkemiz, milletimiz mutlu olsun. Nice güzel ve huzurlu yıllarımız olsun. Geleceğimiz olan çocuklar huzurla büyüsün, sevgiyle dolsun.

