İstanbul Üniversitesi Ekonometri Kulübü’nün düzenlediği bir proje kapsamında, Fransa’daki Decathlon Genel Merkezini ziyaret etmek üzere başladığımız bu seyahatte, Avrupa ve Balkanlar’ı keşfetme fırsatı buldum. Hayalimdeki deneyimi gerçekleştirmek üzere yola çıktığım bu süreçte, 9 ülke ve 11 şehri gezerek yeni yerler görme şansını yakaladım. Bu, hayatımda ilk kez yurt dışına çıkış deneyimimdi. Yola çıkarken hissettiğim heyecan, merak ve belirsizlik bir aradaydı. Üstelik bunu, henüz 22 yaşında yaşadım. Bu yolculuğun ilk durağı ise, Balkanlar’ın kalbi olarak bilinen ve hem tarihi hem de kültürel anlamda derin izler taşıyan Belgrad oldu. İlk durak Belgrad’a adım atmak, seyahatimin hem başlangıcı hem de en unutulmaz anlarından biriydi.

Yolculuğun İlk Adımları
14 Ağustos gecesi, İstanbul’dan Belgrad’a gitmek için yola çıktık. Ailemle vedalaşmak duygusal anları beraberinde getirdi; annemin gözleri dolarken, babam her zamanki gibi esprili bir şekilde durumu hafifletmeye çalıştı. Son vedalaşmaların ardından otobüse bindik. İstanbul’un hareketliliğinden uzaklaşırken, yavaş yavaş Belgrad’a doğru ilerliyorduk. Yeni tanıştığım yol arkadaşlarımla vakit geçirirken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım bile. Sohbetler, paylaşılan atıştırmalıklar derken, gece boyunca geçen saatlerin farkına varmadım. Sabah saatlerinde ise, sınır kapısına ulaştık.
Sırbistan’a Giriş: Belgrad’a İlk Adım
15 Ağustos’ta, Sırbistan sınırına vardık. Pasaport kontrolleri yapıldı, araç ve bavullar arandı. Tüm bu rutin işlemlerin ardından nihayet Belgrad’a adım attım. İlk kez bir yabancı ülkenin topraklarına basmanın verdiği heyecan tarifsizdi.
Belgrad’ın ilk izlenimi, sade ve dingin bir şehir olmasıydı. İstanbul’un yoğunluğundan sonra bu sakinlik beni biraz şaşırtsa da, kısa süre içinde şehrin temposuna ayak uydurdum. Belgrad, köklü tarihi ve canlı kültürüyle Balkanlar’ın merkezinde yer alıyor. Şehri gezmeye başladığımda, bu tarihi dokunun hemen her köşede hissedildiğini fark ettim. Türkiye’ye kıyasla oldukça ucuz olduğunu düşünüyorum. Küçük marketlerden alışveriş yapmak, yerel ürünleri keşfetmek oldukça keyifliydi. Özellikle Harry Potter temalı bir sürpriz yumurta bulmak, yolculuğuma tatlı bir anı ekledi. Özlem’le (ablam) görüntülü konuşarak bu yumurtayı açtığım an, hem komik hem de sevimli bir hatıra oldu.
Belgrad Kalesi ve Tuna Nehri’nin Büyüleyici Manzarası
Belgrad Kalesi, şehre hâkim bir noktada yer alıyor ve Tuna ile Sava nehirlerinin birleştiği noktadan şehre bakan muazzam bir manzara sunuyor. Kale, tarihi bir sembol olduğu kadar, şehri keşfetmek isteyen turistler için de cazibe merkezi. Kalenin zirvesine çıkıp bu iki nehri birleştiren manzaraya bakarken, doğanın ve tarihin iç içe geçtiği bu muhteşem manzarada derin bir huzur hissettim. Bu anın tarifini kelimelerle anlatmak mümkün değil; güneşin batışını seyredip o anın içinde kaybolmanız gerekiyor.
Kalenin hemen etrafında yer alan Kalemegdan Parkı ise, yerel halkın ve turistlerin nefes almak için tercih ettiği bir yer. Parkın geniş çimenliklerinde yürüyüş yapmak ve şehrin temposundan biraz olsun uzaklaşmak, bana Belgrad’ın sunduğu huzuru tam anlamıyla hissettirdi.
Knez Mihailova Caddesi: Şehrin Kalbi
Belgrad’daki bir diğer önemli durak, şehrin en ünlü caddesi olan Knez Mihailova Caddesi. Şehrin tarihi yapılarının ve modern mağazalarının bir arada bulunduğu bu cadde, adeta Belgrad’ın ruhunu yansıtıyor. Yürüyüş yaptığım her adımda, şehrin geçmişi ile bugünü arasındaki dengeyi hissettim. Burada sadece turistik bir bölge gezmiyordum; aynı zamanda şehrin sosyal yaşamının ritmini de duyumsuyordum.
Belgrad’ın Tatları
Belgrad’da geçirdiğim zaman boyunca yerel lezzetlerin tadına bakma fırsatım da oldu. Küçük bir sokak lokantasında yediğim patatesler, sade görünse de, yanında servis edilen soslarla birlikte bambaşka bir lezzete dönüştü. Balkan mutfağının zenginliği, basit yemeklerin bile nasıl unutulmaz hale gelebileceğini gösterdi.
Büyükelçilik Ziyareti
Belgrad’da bir diğer unutulmaz anım, Türk Büyükelçiliğine yaptığımız ziyaretti. Kendi ülkemden uzakta olsam da büyükelçilikte aldığım sıcak karşılama sayesinde kendimi evimde gibi hissettim. Türk vatandaşları için yurtdışında bir güvence noktası olan büyükelçilik, bu ziyaretle birlikte benim için bir sembol haline geldi. Burada geçirdiğimiz kısa süre boyunca, Türkiye ile Belgrad arasındaki kültürel ve diplomatik bağları daha yakından hissettim.
Belgrad’a Veda
Belgrad, bana bir şehirden fazlasını sundu. Tarihi derinliği, modern yapıları ve kültürel zenginlikleriyle Belgrad, bu seyahatin en unutulmaz duraklarından biri oldu. Şehrin sakinliği, kültürel dokusu ve sunduğu küçük sürprizler, Belgrad’ı benim için özel kıldı.
Bu 11 günlük yolculuğun daha ilk durağında bile hayatıma kattığı zenginlikleri fark ettim. Şehre veda ederken, ardımda güzel anılar bıraktım. Ama aynı zamanda, Belgrad’ın bir gün tekrar görmek istediğim yerler arasında olduğunu da hissettim.

